Osmanlı topraklarına katılan kent “Eğin” adını aldı ve bu tarihte başlayan Osmanlılar döneminde Eğin adı kentte görülen ticari hayatın canlılığı nedeniyle ün kazandı. Yavuz Sultan Selim, sosyal ve kültürel önlemlere başvurarak, Kafkasya’dan tehcir (göç ettirme) ettiği aileleri Eğin’e yerleştirmiş ve bunlara geçimlerini sağlamak amacıyla İstanbul’da et satışını yönetmeleri için bir ferman vermiştir. Bu ferman metninde, “Eğin ve 19 pare köyüne…”
deyimi bulunmaktadır. Daha sonra, IV. Murat döneminde, et kethüdalığının göçü önlemediği görülünce, ayrıca odun ve kömür kethüdalığı da verilmiştir. İmparatorluk devrinde Eğin, Sivas eyaletinin Arapkir sancak beyliğine bağlı kadılıklardan biri olarak yönetilmişti. Askerî bakımdan Sivas beylerbeyinin hükmünde ise de, vergi bakımından Malatya muhassıllığına bağlı bulunuyordu. Bu özel durum Eğin’in kendiliğinden Osmanlı yönetimini seçmesinin bir karşılığı olarak meydana gelmiş ve halkın büyük bir kısmı da çeşitli vergi ve resimlerden affedilmişti.
XVII. yüzyılda Eğin, bağ ve bahçeler arasında, 1000 kadar evli, bayındır bir yer olarak tanıtılmaktadır. XIX. yüzyılda Eğin’i ziyaret eden Moltke, şehrin yeşillikler içinde şirin bir yer olduğunu, Müslümanların tarım ve hayvancılıkla, yerli Ermenilerin ise ticaret ve sanatla uğraştıklarını, kasabadaki tezgâhlarda ince pamuklu ve ipekli dokumalar dokunduğunu, hamam takınılan, yazma ve mendillerinin meşhur olduğunu anlatır. Tanzimat’tan sonra uygulanan ekonomik sistem ve kapitülasyonlar Eğindeki bu sanayiyi öldürmüş ve belde gittikçe fakirleşmiştir.
Bunun sonunda Eğin ve çevresi halkı gurbetçilik bakımından önde gelen kimseler olmuşlardır. Amerika'ya kadar dünyanın her yanında hamallık, kasaplık, bakkallık, kalfalık, sarraflık ve ticaret için dağılan Eğinliler genelde başarılı olmuşlardır. Kemaliye İlçesi, önceleri Elazığ İline bağlı iken 30.05.1926 tarih ve 877 Sayılı Kanunla Elazığ İlinden ayrılarak Malatya İline bağanmış,11.05.1938 tarih ve 3383 Sayılı Kanunla Malatya İlinden ayrılarak Erzincan İline bağlanmıştır.
deyimi bulunmaktadır. Daha sonra, IV. Murat döneminde, et kethüdalığının göçü önlemediği görülünce, ayrıca odun ve kömür kethüdalığı da verilmiştir. İmparatorluk devrinde Eğin, Sivas eyaletinin Arapkir sancak beyliğine bağlı kadılıklardan biri olarak yönetilmişti. Askerî bakımdan Sivas beylerbeyinin hükmünde ise de, vergi bakımından Malatya muhassıllığına bağlı bulunuyordu. Bu özel durum Eğin’in kendiliğinden Osmanlı yönetimini seçmesinin bir karşılığı olarak meydana gelmiş ve halkın büyük bir kısmı da çeşitli vergi ve resimlerden affedilmişti.
XVII. yüzyılda Eğin, bağ ve bahçeler arasında, 1000 kadar evli, bayındır bir yer olarak tanıtılmaktadır. XIX. yüzyılda Eğin’i ziyaret eden Moltke, şehrin yeşillikler içinde şirin bir yer olduğunu, Müslümanların tarım ve hayvancılıkla, yerli Ermenilerin ise ticaret ve sanatla uğraştıklarını, kasabadaki tezgâhlarda ince pamuklu ve ipekli dokumalar dokunduğunu, hamam takınılan, yazma ve mendillerinin meşhur olduğunu anlatır. Tanzimat’tan sonra uygulanan ekonomik sistem ve kapitülasyonlar Eğindeki bu sanayiyi öldürmüş ve belde gittikçe fakirleşmiştir.
Bunun sonunda Eğin ve çevresi halkı gurbetçilik bakımından önde gelen kimseler olmuşlardır. Amerika'ya kadar dünyanın her yanında hamallık, kasaplık, bakkallık, kalfalık, sarraflık ve ticaret için dağılan Eğinliler genelde başarılı olmuşlardır. Kemaliye İlçesi, önceleri Elazığ İline bağlı iken 30.05.1926 tarih ve 877 Sayılı Kanunla Elazığ İlinden ayrılarak Malatya İline bağanmış,11.05.1938 tarih ve 3383 Sayılı Kanunla Malatya İlinden ayrılarak Erzincan İline bağlanmıştır.
İlçemiz, Osmanlı Devleti döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında ticaretin önemli merkezlerinden biri idi ve 1935’li yıllara kadar adeta Ümran Devri’ni yaşamıştı. İlçemizin coğrafi yapısının tarıma müsait olmaması nedeniyle el sanatları ve ticaret fevkalâde bir gelişme göstermişti. Özellikle dokumacılık, dericilik, kuyumculuk, halıcılık ve ayakkabıcılıkta büyük ilerlemeler sağlanmış olmasına rağmen, Cumhuriyet kurulduktan sonra demiryolu ve karayolu ağının gelişmesi ve el sanatlarının makineleşmesi ekonomik durumun sürekli gerilemesine neden olmuştur. Bu da göçlere neden teşkil etmiştir. Ancak bununla birlikte yaklaşık 400 yıldır İstanbul’la ilişkisi devam eden İlçemiz halkının İstanbul’da hemen hemen hepsinin gayrimenkulü bulunmakta, bu gayrimenkulleriyle geçimlerini temin etmektedirler.
İlçemiz 30 Ekim 1987 yılında büyük bir yangın yaşamış, bu yangında 169 işyeri, depo, ardiye, ambar yanmış olup, ticari hayatı felç etmiştir.
Belediye ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından prefabrik barakalar temin edilmiş ticari hayat 1993 yılına kadar bu barakalar da sürdürülmüştür. Bu arada Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve varlıklı hemşerilerimiz sayesinde inşaatına başlatılan 87 dükkân 1994 yılında bitirilerek hak sahiplerine teslim edilmiştir. İlçemizin dağlık olması nedeniyle, ekilebilir arazisi çok azdır. Yaklaşık 11076 hektar ekilebilir arazisi bulunmaktadır. İlçemizin Çit ve Dutluca köylerinde civar İllerin pazarına hitap eden sebzecilik yapılmaktadır. Diğer köylerimizde de iç tüketime yönelik dut, ceviz, badem üretimi yapılmaktadır. Ayrıca ilçenin dört bir yanını kuşatan zengin floraya sahip 850-3000 metre rakımlı Munzur ve Sarıçiçek dağlarında ve yaylalarında arıcılık yapılmakta, 5000 civarında arılı kovan bulunmaktadır. Yılda ortalama 50 ton yüksek kaliteli çiçek balı üretilmektedir. İlçemiz sınırları içerisinde ki büyük ve verimli yaylalar da yaklaşık 55.000 adet küçükbaş hayvanla, yılda 250 ton civarında peynir üretimi yapılmaktadır. İlçemize ait Keban Barajı göllenme sahasında ve dağlardan gelen tertemiz su kaynaklarında yıllık ortalama 1000 ton alabalık üretimi ve tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır. Son dönemlerde ilçemizde gelişen turizm potansiyeline paralel olarak bir turizm ekonomisi gelişmekte ve buna bağlı olarak hizmet sektöründe gelişmeler yaşanmaktadır.
Belediye ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından prefabrik barakalar temin edilmiş ticari hayat 1993 yılına kadar bu barakalar da sürdürülmüştür. Bu arada Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve varlıklı hemşerilerimiz sayesinde inşaatına başlatılan 87 dükkân 1994 yılında bitirilerek hak sahiplerine teslim edilmiştir. İlçemizin dağlık olması nedeniyle, ekilebilir arazisi çok azdır. Yaklaşık 11076 hektar ekilebilir arazisi bulunmaktadır. İlçemizin Çit ve Dutluca köylerinde civar İllerin pazarına hitap eden sebzecilik yapılmaktadır. Diğer köylerimizde de iç tüketime yönelik dut, ceviz, badem üretimi yapılmaktadır. Ayrıca ilçenin dört bir yanını kuşatan zengin floraya sahip 850-3000 metre rakımlı Munzur ve Sarıçiçek dağlarında ve yaylalarında arıcılık yapılmakta, 5000 civarında arılı kovan bulunmaktadır. Yılda ortalama 50 ton yüksek kaliteli çiçek balı üretilmektedir. İlçemiz sınırları içerisinde ki büyük ve verimli yaylalar da yaklaşık 55.000 adet küçükbaş hayvanla, yılda 250 ton civarında peynir üretimi yapılmaktadır. İlçemize ait Keban Barajı göllenme sahasında ve dağlardan gelen tertemiz su kaynaklarında yıllık ortalama 1000 ton alabalık üretimi ve tatlı su balıkçılığı yapılmaktadır. Son dönemlerde ilçemizde gelişen turizm potansiyeline paralel olarak bir turizm ekonomisi gelişmekte ve buna bağlı olarak hizmet sektöründe gelişmeler yaşanmaktadır.
Cumhuriyetle birlikte okulların açılması, okur-yazar oranının yükseltmiş, göç ve gurbetçilik yoluyla dışarıya gidenlerin İlçeye bağlantılarını kesmemeleri ve yöreye bağlılıklarını sürdürmeleri, İlçenin eğitim, kültür ve sosyal yaşantısını iyi yönde etkilemiştir.
Kemaliye tarihi boyunca tarımsal üretimin ve dolayısı ile tarımsal gelirlerin yok denecek kadar az olması nedeniyle, sanayi ve ticaret alanına yönelmiş ancak merkezlere uzak olması Kemaliye insanını daha çok eğitim ve öğretime önem vermeye zorlamıştır. Eğitim ve öğretim her dönemde, onun bir parçası olmuştur.
İlçemizde 2 adet taşıma merkezli ilköğretim okulu, 1 lise ve 1 adet 2 yıllık Meslek Yüksek Okulu ile 1 adet 4 yıllık Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulu mevcuttur.
1997 yılında Fırat Üniversitesine bağlı bir Yüksek Okul olarak açılan Meslek Yüksek Okulumuz, 2006 yılında Erzincan Üniversitesine bağlanmış ve halen 5 bölüm ve 190 öğrenci (Su Ürünleri-Arıcılık-Bilgisayar Teknolojisi, Restorasyon-Halıcılık)öğretimini sürdürmektedir.
Okuma-yazma oranı %98 civarındadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder